İkinci bir başlık şansım olsa “Bir ‘kale’nin içinden yükselen çatlaklar” derdim bu yazıya.
Muğla, uzun yıllardır CHP’nin en güvenli bölgelerinden biri.
Kıyı Ege’nin “sosyal demokrat refleksi yüksek” illerinden biri olması, yüksek eğitim oranı, seküler yaşam biçimi ve çevre duyarlılığı gibi nedenlerle CHP burada sadece bir siyasi parti değil, bir yaşam tarzı tercihi olarak da görüldü.
Ama bugün geldiğimiz noktada CHP, Muğla’da sadece iktidarda değil; aynı zamanda art arda gelen soru işaretlerinin merkezinde.
Nereden başladı bu hikâye?
Yıllar yılı CHP, Muğla’da şu sözlerle oy aldı:
“Biz halkçıyız.”
“Biz temiz siyasetiz.”
“Biz ranttan değil, kamu yararından yanayız.”
Ve evet, birçok dönemde bu söylemleri haklı çıkaran örnekler de oldu. CHP’li belediyeler, diğer bazı illerle kıyaslandığında daha düzenli, daha şeffaf, daha katılımcı görüldü.
Fakat bu söylemlerin gerçekliğini ayakta tutmak, sürekli bir hesap verme kültürüyle mümkün olur. Ve ne yazık ki, bugün Muğla’da tam da bu kültürün gittikçe zayıfladığı görülüyor.
Bugün ne tartışılıyor? Bakalım:
– CHP il başkanlığı süreci neden “seçim” değil de “görev tebliği” gibi yürüyor?
– Yeni ilçe başkanı olan biri nasıl bu kadar hızlı il başkanı adayı haline geliyor?
– Diğer adayların önü neden kesiliyor, neden çekilmek zorunda bırakılıyor?
– Örgüt ne kadar konuşabiliyor?
– Seçmen, bu sürecin neresinde?
Bu sorulara verilecek tatmin edici bir yanıt yok. Yerel örgütlerde ise “sonuç zaten belli” diyen bir çaresizlik havası var.
Ve bu çok tehlikeli bir ruh hali. Neden? Çünkü sandıkta kaybetmekten daha kötüsü, insanların kaybedecek bir umudu bile kalmaması.
Peki ya yolsuzluk iddiaları?
Bir süredir sadece kulislerde değil, bazı yargı mercilerinde de CHP’li belediyelerle ilgili çeşitli usulsüzlük dosyaları konuşuluyor. Henüz netleşmemiş olsa da, “operasyon olur mu?” sorusu bile başlı başına bir alarm zili.
Unutmamak gerekir:
Temiz olmak yetmez, temiz görünmek de gerekir.
Hele ki 20 yıldır yönettiğiniz bir şehirde, sokaktaki vatandaş ihale süreçlerine, atamalara ve yakın çevre ilişkilerine dair kuşku duyuyorsa, o güven kolayca geri gelmez.
Gençler neden umutsuz?
Muğla Planlama Ajansı hani şu bütçesi 61 milyon TL olan yerli ve bence çok pahalı Muğla markamız MUPA’nın verilerine göre:
Gençlerin %60’ı mutsuz,
%58’i başka şehirde yaşamak istiyor, Yalnızca %25’i geleceğe umutla bakıyor.
Bu veriler bir iç göç haritası değil; siyasi performans karnesidir.
20 yıldır yönettiğiniz bir kentte gençler bu derece umutsuzsa, artık sadece merkezi iktidarı suçlayamazsınız. Bu tabloya sahip çıkmak, sorumluluğu üstlenmek gerekir.
Nereye gidiyor bu iş?
CHP hâlâ Muğla’da seçim kazanıyor olabilir. Ama halkın desteği ile değil, halkın alternatifsizliği ile kazanmak, bir başarı değil, bir erteleme olabilir.
Eğer:
Parti içi yarışlar gölgede kalıyorsa,
Belediye başkanlarının gölgesi örgüt iradesinin önüne geçiyorsa,
Temsil duygusu, yerini “atanmışlık” algısına bırakıyorsa,
O zaman CHP, Muğla’da iktidarda ama ikna edici değil demektir.
Son söz yerine sorular bırakalım:
– CHP, Muğla’da hâlâ halkın partisi mi?
– Yoksa kendi seçilmişlerinin gücüne sıkışmış bir kapalı sistem mi?
– Gençler neden burada kalmak istemiyor?
– “İddialar var ama oy oranımız yüksek” demek, kamu ahlakı açısından bir savunma mıdır?
– CHP bu kırılgan kaleyi savunuyor mu, yoksa kendi elleriyle duvarlarını mı inceltiyor?
Siyasetin canlı olduğu illerde aslında şu soru da eklenir : Yerelde ana muhalefet olması beklenen partilerin CHP’nin geldiği noktaya bir etkisi var mı? Bu soru Muğla için geçerli ve gerekli bir soru değildir!
(Yurttaştan gelen tepkilerin bana bunu neden böyle yazdırdığını da siyaset bilimi çözsün, emeksiz yemek olmaz dostlarım. )
Yanıtları hep birlikte göreceğiz. Yalnız unutmadan: Sandık bazen gecikir, ama vicdan hemen konuşur.
Kimde vicdan var, kimde yok? Hükmünü de asile yani okuyucuma bıraktım.
Haydi selametle…